CLICK HERE FOR BLOGGER TEMPLATES AND MYSPACE LAYOUTS »

19 Kasım 2008 Çarşamba

platon-ik.

'wonderful tonight'ı dinlemek gibiydi bu his. Eric Clapton ne hissediyosa, işte aynısını hisediyordu O'na karşı. müzik dinler gibi... müzik dinliyordu ve O'nu düşünüyordu, bütün olanları...

kahvesinden bir yudum aldı ve yatağına uzandı. aklından hiç çıkmıyordu ki. çok yorgundu; ama kalbiyle midesi arasında uçuşan kelebekler uyumasına izin vermiyordu. ne güzeldi onu düşünmek... denizi seyreder gibi. zaten denizi seyretmişlerdi birlikte... bira içmişti kız...

bu bir ilkti onun için. romantik bir film gibi geçmişti herşey. kız, popüler çocuğa aşık olur, sonra da çocuk kıza... filmdeki gibi ilk öpücüğü henüz yaşamamışlardı belki; ama aşka inanmayan bir kız için hayatının dönüm noktasıydı o gün.

ve hayaller... o gün bir hayal gibi gelip geçmişti.acaba daha sonrasında neler olacaktı? kafasını kurcalayan o kadar fazla soru vardı ki...

kahvesi yarım kalmıştı, uykusunu açmamıştı kahve. zaten bira hep uykusunu getirirdi ve kahve de uykusunu hiç açmazdı.

masanın üzerinde yarım kalmış bir kahve, kalorifer yanındaki yatağında kedi gibi kıvrılıp uyuyan bir kız... ilk kez aşık olmuş ve sarhoş bir kız. ya hayat çok güzel ya da kafası. uyuyor, uyuyor, çok uyuyordu... zaten uyumak da en çok sevdiği şeydi.

ve genç kız uyandı. O'nu çoktan unutmuştu. yeni bir gün daha başlıyordu...


dipnot: idealarda kutsallar yaşar. biz gerçeklikte varız. gerçeğiz ve kutsal değiliz. acıyı hep hissederiz.

0 insan bişey demiş...: